Türkiye Futbol Federasyonu’nun hukuk kurulları uzun zamandan beri tartışılıyor. Özellikle PFDK ve Tahkim Kurulu her hafta gündeme geliyor. Bu kurulların verdiği kararlar kimseyi memnun etmiyor. Herkes hukuka aykırı kararlar verildiğini iddia ediyor.
Bu hafta bu kurullarla ilgili ilginç iddialar ortaya atıldı.
TFF’nin eski yöneticisi Yaşar Aşçıoğlu, TFF Başkanı Yıldırım Demirören’in şirketindeki avukatların PFDK’ya atandığını; bu hukukçuların henüz atama sürecinde istifa dilekçelerini sunduklarını; Demirören’in kurula talimat vererek ceza verdirdiğini iddia etti.
Beşiktaş Kulübü ise, Caner Erkin ile ilgili çıkarılan suni krizin ardından, “PFDK ve Tahkim Kurulu’nun algı yönetimi yapılan yerler olduğu“nu ileri sürdü.
Ne yazık ki bu açıklamaların devamı gelmiyor. Kulüpler ve kişiler görevini kötüye kullandıklarını iddia ettiği kurul üyeleri hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunmuyor. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia edenler, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurmuyorlar. Kulüp yönetimleri, sosyal medyada söylenmeyi ve şiddete yöneltebilecek açıklamalar yapmayı tercih ediyor. Bu söylemler cezalandırılmadığı için Türk futbolunda tansiyon artıyor.
AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ OYUNA GİRDİ
Türk futbol camiasındaki bu ortaoyunu yakın zamanda sona erecek.
PFDK tarafından cezalandırılan ve TFF Tahkim Kurulu tarafından cezası onanan bazı kulüp yöneticileri, futbolcular ve hakemler Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurdular. Bu başvuruların ortak gerekçeleri özetle şöyle:
– PFDK ve TFF Tahkim Kurulu üyeleri bağımsız ve tarafsız değiller. Bu üyeleri federasyon yönetimi atıyor. Kurulların görev süresi de başkanın görev süresine bağlı. Başkanın görevi sona erince, kurulların da görevleri sona eriyor.
– Bu kurullar duruşma taleplerini kabul etmiyor. Açık duruşmaya katılma, tanık dinletme, soru sorma hakları ihlal ediliyor.
– İfade özgürlüğü ihlal ediliyor. Eleştiri hakkı tanınmıyor. Futbol dışı konularla ilgili yorumlar bile cezalandırılıyor.
– Suçta ve cezada kanunilik ilkesi ihlal ediliyor. Açık olmayan Talimat hükümleri ile cezalar veriliyor.
Geçen günlerde, bu başvurularla ilgili çok önemli bir gelişme yaşandı. AİHM, Galatasaray Spor Kulübü’nün eski yöneticisi Sedat Doğan’ın başvurusu üzerine harekete geçti. AİHM, Sedat Doğan’ın başvurusu ile ilgili sorularını Türkiye Cumhuriyeti devletine yöneltti.
AİHM’nin devlete yönelttiği soruları kısaca paylaşayım:
– Sedat Doğan’ın ifade özgürlüğüne, bilgi ve düşünce paylaşma özgürlüğüne müdahale edildi mi? Bu müdahale kanun tarafından öngörülen ve gerekli bir müdahale miydi?
– Sedat Doğan, ifadeleri sebebiyle, TFF hukuk kurullarının yargı yetkisine tabi miydi?
– Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin adil yargılanma hakkına ilişkin 6’ncı maddesi, TFF kurulları önündeki uyuşmazlıklara uygulanıyor mu? Bu kurullardaki yargılama usulü, adil yargılanma hakkını teminat altına alıyor muydu?
– Açık duruşma yapıldı mı? Disiplin ve Tahkim Kurulu önünde duruşma yapılmaması, AİHS md. 6 ile uyumlu muydu?
– Disiplin Kurulu ve Tahkim Kurulu üyeleri, özellikle atama usulleri ve görev süreleri bakımından, bağımsız ve tarafsızlar mıydı?
– Sedat Doğan’ın ceza almasına sebep olan davranış, ulusal hukukta suç olarak düzenlenmiş miydi?
– Sedat Doğan, TFF hukuk kurullarının yargı yetkisine tabi miydi?
– Disiplin Kurulu ve Tahkim Kurulu kararlarına karşı devlet yargısına başvurulamaması dikkate alındığında, Sedat Doğan’ın, iddia ettiği ihlalleri ileri sürebileceği etkili iç hukuk yolu var mıydı?
Devlet, bu sorulara yanıt verdikten sonra yargılamaya devam edilecek. Büyük ihtimalle, AİHM, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verecek ve devleti mahkum edecek. Bu ihlal kararından sonra, TFF Tahkim Kurulu kararlarına karşı yapılan diğer başvurular da incelenecek ve Sedat Doğan ile ilgili ihlal kararı örnek alınarak bu başvurular için de ihlal kararları verilecek.
AİHM’nin devlete yönelttiği soruları biz de sormalıyız. Soruların muhataplarını doğru seçmeliyiz. Bu soruları yanıtlaması gereken sadece TFF değil. TFF’nin bir dediğini iki etmeyen, TFF ne getirirse aynen yasalaştıran, Anayasa Mahkemesi’nin kararını dolanmak için Anayasa’yı bile değiştiren TBMM’deki siyasi partiler cevap vermeli. Anayasa’daki “spor tahkimi” düzenlemesinin açıkça yalan olan gerekçesini kaleme alanlar hesap vermeli.
AİHM’nin soruları, Türk spor hukukunda yeni dönemin müjdecisi oldu. Bu düzen er ya da geç değişecek. Spor tahkimi, insan haklarını ihlal etmeyecek bir yapıya kavuşturulacak. Federasyonların kararları yargı denetimine açılacak. TBMM ve yargı görevlerini layığıyla yerine getirmezse, AİHM yolu her zaman açık olacak.