Anayasa Mahkemesi 30/11/2022 tarihinde E.2022/103 numaralı dosyada, 3289 sayılı Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu’nun 16. maddesinin ikinci cümlesinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline, kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine karar verdi.
Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı, bugün (27.01.2023) Resmî Gazete’de yayımlandı.
İtiraz Konusu Kural
İtiraz konusu kuralda; müsabakalardan elde edilecek brüt hasılattan gerekli masraflar çıktıktan sonra geriye kalan miktarın müsabakanın yapıldığı spor il müdürlüklerine ve müsabaka yapan kulüplere dağıtımına ilişkin uygulama ile usul ve esasların yönetmelikle belirtilmesi öngörülmektedir.
Başvuru Gerekçesi
Başvuru kararında özetle; davacı idare tarafından davalıdan talep edilen alacağın niteliği itibarıyla mali bir yükümlülük olduğu, mali yükümlülüğün nasıl uygulanacağına dair usul ve esasların kanunla belirlenmesi gerektiği, ayrıca söz konusu mali yükümlülüğün mülkiyet hakkına da bir sınırlama getirdiği ve sınırlamanın ancak kanunla yapılabileceği, kanuni düzenlemenin ise vergide belirlilik ilkesi gereğince kamu alacağının esaslı unsurlarını içermesi gerektiği ancak itiraz konusu kuralla bu hususların tamamının doğrudan yönetmeliğe bırakıldığı belirtilerek kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Mahkemenin Değerlendirmesi
Anayasa’nın 35. maddesinde “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir./Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir./Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.” denilmektedir.
Anayasa’nın anılan maddesiyle güvenceye bağlanan mülkiyet hakkı, ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü mal varlığı hakkını kapsamaktadır (AYM, E.2015/39, K.2015/62, 1/7/2015, § 20). Bu bağlamda mülk olarak değerlendirilmesi gerektiğinde kuşku bulunmayan menkul ve gayrimenkul mallar ile bunların üzerinde tesis edilen sınırlı ayni haklar ile fikrî hakların yanı sıra icrası mümkün olan her türlü alacak da mülkiyet hakkının kapsamına dâhildir (Mahmut Duran ve diğerleri, B. No: 2014/11441, 1/2/2017, § 60).
3289 sayılı Kanun’un 16. maddesinde müsabakalardan elde edilecek brüt hasılattan gerekli masrafların çıkarılmasından sonra geriye kalan miktarın müsabakanın yapıldığı spor il müdürlüklerine ve müsabaka yapan kulüplere dağıtılacağı belirtilmiş, itiraz konusu kuralla da bu uygulamaya ilişkin usul ve esasların yönetmelikle düzenlenmesi öngörülmüştür. Bu itibarla müsabakalardan elde edilecek brüt hasılatın bir kısmının spor il müdürlüklerine dağıtılmasını öngören kuralın müsabaka yapan spor kulüplerinin mülkiyet hakkına sınırlama getirdiği açıktır.
Anayasa’nın 13. maddesinde “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.” denilmektedir. Buna göre temel hak ve özgürlüklere sınırlama getiren kanuni düzenlemelerin kanunla yapılması, Anayasa’da öngörülen sınırlama sebebine uygun ve ölçülü olması gerekir.
Bu itibarla mülkiyet hakkını sınırlamaya yönelik bir kanuni düzenlemenin şeklen var olması yeterli olmayıp yasal kuralların keyfîliğe izin vermeyecek şekilde belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir düzenlemeler niteliğinde olması gerekir.
Esasen temel hak ve özgürlükleri sınırlayan kanunun bu niteliklere sahip olması Anayasa’nın 2. maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti ilkesinin de bir gereğidir. Hukuk devletinde; kanuni düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi gerekir. Kanunda bulunması gereken bu nitelikler hukuki güvenliğin sağlanması bakımından da zorunludur. Zira bu ilke hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar (AYM, E.2015/41, K.2017/98, 4/5/2017, §§ 153, 154). Dolayısıyla Anayasa’nın 13. maddesinde sınırlama ölçütü olarak belirtilen kanunilik, Anayasa’nın 2. maddesinde güvenceye bağlanan hukuk devleti ilkesi ışığında yorumlanmalıdır.
İtiraz konusu kural; spor müsabakalarından elde edilecek hasılatın spor il müdürlüklerine ve müsabaka yapan kulüplere dağıtımına ilişkin uygulama, usul ve esasların çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceğini hüküm altına almaktadır. İdare tarafından hangi müsabakalardan hasılat payı alınacağı, brüt hasılat ve gerekli masraflar kavramlarının neleri içerdiği, net hasılattan idareye dağıtılması öngörülen payın hangi amaçla ve neyin karşılığı olarak alındığı konusunda anılan Kanun’da bir belirlilik bulunmamaktadır. Bu itibarla anılan hususların ilk elden yönetmelikle düzenlenmesi söz konusudur.
Ayrıca kulüplerin elde ettiği spor müsabakası hasılatı üzerinden idareye hangi oranda ödeme yapılacağı konusunda da Kanun’da herhangi bir düzenleme yapılmamıştır. Yine bu kapsamda müsabaka hasılatından alınacak payın alt veya üst sınırlarını gösterir bir hüküm de Kanun’da bulunmamaktadır. Dolayısıyla müsabaka hasılatlarından alınacak paya ilişkin oranlar ilk elden yönetmelikle düzenlenecektir.
Bu bağlamda müsabaka hasılatlarından alınacak payın hesaplanmasının ne şekilde belirleneceğine dair kanuni çerçeve çizilmemiş, idarenin pay oranının alt ve üst sınırları belirlenmemiş, konunun bütün ayrıntılarıyla düzenlenmesi yönetmeliğe bırakılmak suretiyle yürütmeye sınırsız, belirsiz, geniş bir düzenleme yetkisi tanınmıştır. Bu itibarla spor müsabaka hasılatlarından pay almak suretiyle mülkiyet hakkına sınırlama getiren kuralın belirli ve öngörülebilir nitelikte olmadığı ve bu yönüyle kanunilik şartını taşımadığı anlaşılmaktadır.
Öte yandan Anayasa’nın 7. maddesinde “Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez.” denilmektedir. Yasama yetkisinin Türkiye Büyük Millet Meclisine (TBMM) ait olması ve bu yetkinin devredilememesi, kuvvetler ayrılığı ilkesinin bir gereğidir. Bu hükme yer veren Anayasa’nın 7. maddesinin gerekçesinde yasama yetkisinin parlamentoya ait olması “demokrasi rejimini benimseyen siyasi rejimlerde kaçınılmaz bir durum”olarak nitelendirilmiştir. Ayrıca gerekçede “Millet adına kanun koyma yetkisini yasama meclisi yerine getirir. Bu yetki devredilemez. Ancak, Anayasanın 99 ve 129 uncu maddeleri hükümleri saklıdır.”denilmek suretiyle bu ilkenin anlamı ve istisnaları belirtilmiştir. Madde gerekçesinden de anlaşılacağı üzere yasama yetkisinin devredilemezliği, esasen kanun koyma yetkisinin TBMM dışında başka bir organca kullanılamaması anlamına gelmektedir. Anayasa’nın 7. maddesi ile yasaklanan, kanun yapma yetkisinin devredilmesidir (AYM, E.2011/42, K.2013/60, 9/5/2013; E.2021/73, K.2022/51, 21/4/2022, § 15).
Anayasa’da kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda genel ifadelerle yürütme organına düzenleme yapma yetkisi verilmesi yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesine aykırılık oluşturabilmektedir. Bu nedenle Anayasa’da yer alan temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması, vergi ve benzeri mali yükümlülüklerin konması ve memurların atanması, özlük hakları gibi münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda kanunun temel esasları, ilkeleri ve çerçeveyi belirlemiş olması gerekmektedir. Anayasa koyucunun açıkça kanunla düzenlenmesini öngördüğü konularda yasama organının temel kuralları saptadıktan sonra uzmanlık ve idare tekniğine ilişkin hususları yürütmenin türevsel nitelikteki işlemlerine bırakması, yasama yetkisinin devri olarak yorumlanamaz (AYM, E.2011/42, K.2013/60, 9/5/2013; E.2019/36, K.2021/15, 4/3/2021, § 57).
Kuralla Anayasa’nın kanunla düzenlenmesini öngördüğü ve mülkiyet hakkını sınırlar nitelikteki müsabaka hasılatlarından alınacak payın belirlenmesinde genel ilkeler ortaya konulmadan, kanuni çerçeve çizilmeden, pay oranının alt ve üst sınırları belirlenmeden ilgili hususların tamamının düzenlenmesinin yönetmeliğe bırakılması yürütmeye sınırsız, belirsiz, geniş bir düzenleme yetkisinin tanınmasına neden olmuştur. Bu itibarla kural, yasama yetkisinin devredilemezliği ilkesiyle de bağdaşmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 7., 13. ve 35. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.
NOT:
Anayasa Mahkemesi’nin “Norm Denetimi” Kararları için bkz. https://normkararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr
Anayasa Mahkemesi’nin “Bireysel Başvuru” Kararları için bkz. https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/