Bugün WADA, Bağımsız Soruşturma Komisyonu atletizmdeki doping ve rüşvet ağı ile ilgili raporunun ikinci bölümünü yayınladı: https://goo.gl/tXyRBd
Rapor, Rusya ağırlıklı olmakla birlikte, Türk atletizmini yakından ilgilendiren bir bölüm de içeriyor. Raporda Aslı Çakır Alptekin ve çevresinin doping sonuçlarının saklanması ve IAAF’nin CAS’a itiraz etmemesi için verdiği rüşvetler anlatılıyor.
Aslı Çakır Alptekin’i kurtarmak için herkes seferber olmuş. Rüşvet görüşmeleri için yoğun çaba harcanmış. Alptekin’in kocası, o süreçte sporcusu olduğu Üsküdar Belediyesi Spor Kulübü’nün yöneticileri, Türkiye Atletizm Federasyonu’nun iki eski başkanı rüşvet görüşmeleri için çok uğraşmışlar.
Raporun Aslı Çakır Alptekin ile ilgili bölümünü daha sonra detaylı biçimde aktaracağım.
Bu yazıda farklı bir konuya değinmek istiyorum.
Gün içinde WADA Raporu’nun sosyal medyada ve Türk ulusal medyasında çok farklı açıdan manşetlere taşındığını gördüm.
Raporda, Istanbul 2020’nin rüşvet sebebiyle kaybedildiğine dair bir dipnot yer alıyor.
Yukarıdaki ifadeyi özellikle seçtim. Çünkü bu ifade yanlış, gerçeğe aykırı.
WADA Raporu’nda IAAF eski başkanına rüşvet verilmediği için 2020 Oyunları’nın ev sahipliğinin kaybedildiğine dair bir tespit yer almıyor.
Bir kesimin üzerine üşüştüğü dipnot şöyle:
“Transcripts of the various discussions between Turkish individuals with KD make reference to a discussion regarding the Olympic city bidding process for the 2020 Summer Olympic Games. It is stated that Turkey lost LD’s support because they did not pay sponsorship moneys of $ 4 to 5 million either to the Diamond League or IAAF. According the transcript the Japanese did pay such a sum. The 2020 Games were awarded to Tokyo. The IC did not investigate this matter further for it was not within our remit.“
Türkçe meali: “Türk kişiler ile KD (Khalil Diack) arasında gerçekleşen birçok görüşmeye ait kayıtlar 2020 Yaz Olimpiyat Oyunları ev sahipliği adaylığı sürecine atıf yapmaktadır. Türkiye’nin, Diamond Leauge veya IAAF için istenen 4 ile 5 milyon Dolarlık sponsorluk ücretini ödemediği için Lamine Diack’ın desteğini kaybettiği belirtilmektedir. Konuşma kaydına göre, Japonlar bu tutarı ödemiştir. 2020 Oyunları ev sahipliği Tokyo’ya verilmiştir. Soruşturma Komisyonu, görev alanımıza girmediği için, bu konuyu daha kapsamlı soruşturmamıştır.“
Görüldüğü üzere, WADA Raporu’nda 2020 Oyunları’nı rüşvet vermediğimiz için kaybettiğimize dair bir tespit bulunmamaktadır. Dipnotta IAAF eski Başkanı Lamine Diack‘ın “bağımsız danışman” sıfatıyla çalışan oğlu Khalil Diack ile onunla rüşvet görüşmeleri yapan Türkler arasındaki sohbet aktarılmış.
Yukarıdaki iddianın kim tarafından ileri sürüldüğü belli değil. Soruşturma Komisyonu bunu belirtmemiş.
İddia, Türkiye’nin Lamine Diack‘a rüşvet vermediği için 2020 Oyunları ev sahipliğini kaybettiğine yönelik de değil. Sadece sponsorluk ücreti ödenmediği için Lamine Diack’ın desteğini çektiği ileri sürülmüş. Lamine Diack, IOC’nin kaç delegesine etki etti ki, İstanbul, Tokyo’ya karşı 60-36 kaybetti?
Lamine Diack‘ın oylamaya etkisi olsun ya da olmasın, oylamayı menfaat karşılığı etkilemeye çalışması yolsuzluktur.
Bu iddia, Türkler tarafından ileri sürülmüşse, ciddiye alınacak yanı yok. Doping sonuçlarının saklanması, ardından IAAF’in CAS’a başvurmaması için harcanan yoğun çabanın boşa çıktığı dikkate alınırsa, rüşvet vermesine rağmen avucunu yalamak zorunda kalan Türkler’in her türlü iddiayı ortaya atması doğal.
Ancak söz konusu konuşmalarda Khalil Diack ilgili iddiayı ileri sürmüş ise, “oğulun, babasını ihbar etmesi” söz konusu olur. Khalil Diack‘ın iddialarının ciddi şekilde soruşturulması gerekir.
Bugün bir kesim medya ve sporun önde gelen isimleri yukarıdaki iddiayı ispatlanmış gerçek gibi yansıtıp İstanbul’un rüşvet kurbanı olduğunu iddia ediyorlar. Bu, çok yanlış bir yorum olur. Ortada kimin söylediği belli olmayan ve soruşturulmamış bir iddia var. Doğrulanmamış iddia bu şekilde manşet yapılmamalıydı.
İddia boş da geçilemez. Türkiye Cumhuriyeti Devleti (Gençlik ve Spor Bakanlığı, Spor Genel Müdürlüğü)ve Türk sporunu IOC’deki temsilcisi Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi (TMOK) bu iddiayı IOC’nin önüne getirmeli ve kapsamlı soruşturma istemelidir.
Özellikle TMOK ve TMOK‘un IOC ve olimpiyatlarla ilgili diğer kurumlarda yer alan yöneticileri (Uğur Erdener, Hasan Arat, Nihat Usta, Neşe Gündoğan) dört koldan yüklenmelidir. En büyük görev ise birçok sıfat sahibi, IOC Yürütme Kurulu üyesi Uğur Erdener‘e düşüyor.
TMOK Spor Hukuku Komisyonu‘na da çok iş düşüyor. Bu komisyon, WADA’nın raporlarını kapsamlı biçimde incelemeli; Lamine Diack‘ın ve yakınlarının kurduğu rüşvet ağının İstanbul’un 2020 adaylığını etkileyip etkilemediğini tetkik etmelidir. Internet’te bu konuda zengin kaynak bulunmaktadır.
TMOK’un ana sponsoru Koç Holding ile diğer sponsorlar Procter and Gamble, Nike, Coca-Cola Türkiye, BP ve Hyundai de bu mücadeleye destek vermelidir.
TMOK, kurulduğundan beri bu kadar büyük hukuk savaşı vermek zorunda kalmadı. Umarım bu savaşa girmeye cüret eder.