Beşiktaş ile Atiker Konyaspor arasında oynanan Süper Kupa müsabakasında Konyaspor fanatiklerinin çıkardığı olaylar tartışılmaya devam ediyor.
Bu olayların çıkmasında Türkiye Futbol Federasyonu’nun büyük sorumluluğu var. Ancak sorumluluğu sadece TFF‘ye yüklemek doğru olmaz.
Devlet bu müsabaka öncesi, süreci ve sonrasında aciz kaldı. Bu acz görüntüsünün oluşmasında Samsun Valiliğinin, Samsun Emniyet Müdürlüğünün rolü büyük.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da bu hususa dikkat çekti.
Soylu dün ve bugün iki konuşma yaptı.
Süleyman Soylu, bu konuşmalarında özeleştiri yaptı ve Valiliklerin, Emniyet Müdürlüklerinin ve belediyelerin sorumsuz davranışlarına dikkat çekti.
Soylu’nun konu ile ilgili açıklamaları şöyle:
-
Valiler, görev yaptıkları şehirlerdeki taraftar gruplarının yarattığı iklimleri kendi şehirlerinde kabul görüyorlar. Bu kabuller, müsabaka içinde o kadar istenmeyen görüntüler veriyor ki, bunu hem yönetmek hem de bu şehirden diğer taraflara vereceğimiz görüntünün maliyetini yüklenmek durumunda kalıyoruz.
-
İstisna oluşturduğumuz andan itibaren, kuralları değiştiriyoruz demektir. Oysa hiçbirimizin genel olarak bir değerlendirme yapılmadan, bu konuda ortak bir karar verilmeden kuralı istisnaen değiştirme hakkına sahip olmadığımızı ifade etmek istiyoruz. Biz bir hukuk devletiyiz. Burası bir kurallar sistemi. Ve biz kurallar sistemi içinde bunu devam ettirmek zorundayız. 20.000 kişinin, 30.000 kişinin, 40.000 kişinin olduğu bir müsabaka esnasında “bunun da şöyle olması gerekebilir” dediğimiz andan itibaren bunu önleyemeyeceğimizi ve bu konuda zora düşeceğimizi de bilmenizi isteriz.
-
Özellikle maçlara otobüslerle, bazen ifade edeyim takım otobüsleriyle, bazen ifade edeyim oradaki bir takım güvenlik görevlilerimiz sayesinde ve yine bazen ifade edeyim oradaki stadın içerisinde çalışanlar sayesinde oraya girmesi yasak olan birçok unsurun girdiğini görüyoruz.
-
Kıymetli valilerimize de şunu ifade edeyim. Yani emniyet müdürlerimize, jandarma komutanlarımıza, özellikle kolluk görevlilerimize… Bu bizim sorumluluğumuzda bir meseledir. Yani girdiği andan itibaren “efendim sahanın içi özel güvenlik görevlilerinin; sahanın dışı, şöyle bir tedbirdi” gibi bir mazerete sığınmak bu olayın sorumluluğunu bizden almaz.
-
Onun için bu konuda hep birlikte sporu da, spor yapabilme alanını bırakarak, yani sporun da kendi adına rahat spor yapabilme alanı var. Bu alana da tam anlamıyla o rahatlığı, o genişliği en iyi şekilde ortaya koyarak, orada sadece seyire gelen, kendi takımını desteklemeye gelen; ailesiyle, çocuklarıyla haftasonunda bundan bir keyif almaya çalışan, hafta içerisindeki yorgunluğunu orada bırakmayı, bir taraftan deşarj olmayı, bir taraftan ortak bir duyguyu orada yaşamayı gerçekleştiren, sağlamaya çalışan seyircilerimizin de hakkını korumak bizim en temel sorumluluğumuzdur.
-
Bu konuda 6222 çok açık. (…) Bu kanunda boşluk kalabilecek hiçbir noktası söz konusu değil.
-
Özellikle biz bunu Eskişehir-Göztepe maçında yaşadık. Olaylar cereyan ettikten sonra “acaba hangi ilden buraya jandarma ve kolluk kuvveti, polis takviye ederiz” diye düşündük. Ama bu bizim de eksikliğimiz. Biz bunu olaylar olmadan evvel tertibatını almak durumundayız. Çünkü takdir edersiniz ki, bütün illeri 20.000 kişilik, 30.000 kişilik maça göre kolluk kuvvetlerini konuşlandırmış değiliz. Böyle bir şey söz konusu değil. Birtakım takviyeler söz konusu olabilir. Arkadaşlarımız bu konuda Sayın Bakanımız (Gençlik ve Spor Bakanı) çalışıyorlar. Burada özellikle önemli maçlarda neler yapılabilir, hangi takviyeler kullanılabilir? Çünkü şöyle bir eksikliğimizin olduğunu da görüyoruz. Bir de bu konuda kendi kolluk kuvvetlerimizin de bu konuyu iyi şekilde kavrayabilecek, bu konuda eğitim almış kolluk kuvvetleri birimlerimize de ihtiyacımız var. Yani orada bir eksiğimiz olduğunu söylemiyor değilim. Orada da bizim bir eksiğimiz var. Çünkü içerinin ambiyansı ve psikolojisi farklı. Bu psikolojiyi anlayacak ve bu psikolojiyi iyi yönetebilecek bir sürece ihtiyaç var. Bunu da inşallah (…) toplantılarda değerlendireceğiz.
-
Valiler, Spor İl Kurulları’na başkanlık edecekler.
-
Misafir takımların taraftarları kendi şehirlerinden çıkmalarından itibaren – kendi şehirleri dahil olmak üzere – kontrol edilecekler. Yani yolculuklara başladıkları an ve gidecekler güzergahta kontrol edilecekler. Özellikle “taraftar temsilcisi” diye her kulübün kendi adına bir görevlendirmesi ve kavramı var, bu kavram aynı zamanda güvenlik kuvvetlerimiz tarafından sağlanacaktır.
-
Bizim üzerimize düşen önemli alanlardan biri de özel güvenlik meselesidir. 21’inci yüzyılda yaşıyoruz. Eğitim! Herkesin kendi sorumluluğunu yerine getirmesi! Ve saha içerisi, biliyorsunuz, aslında takımların belirlediği özel güvenliklerle beraber gerçekleştiriliyor. Ama bu konuda bizim sorumluluğumuzu üzerimizden almıyor, çünkü özel güvenlik de Bakanlıklarımıza bağlı. Bu açıdan hem onların eğitimi, hem nitelikler hem de nicelikleri, yani saha içindeki sayıları – o güvenliği sağlayabilme sayıları – ve eğitimleri de sorumluluğumuzdadır. Emniyet Genel Müdürlüğümüz d Jandarma Genel Komutanlığımız da burada. Emniyet Genel Müdürlüğümüz Özel Güvenlik Dairesi çerçevesinde hem bu eğitimleri hem de yukarıdan aşağıya neler yapılabileceği konusundaki adımları bugün itibariyle paylaşacaklardır.
-
Özellikle birtakım spor kurullarının, il spor güvenlik kurullarının alacağı deplasman yasağı konusunda, geçen yıllarda olduğu gibi, inisiyatif onlara aittir ama bunu da bir koordinasyon şeklinde yapacağız. Burada bizim amacımız en fazla seyircimizin müsabakaları centilmen bir şekilde izlemesidir. Bunun bir istisna olarak tutulması temel arzumuzdur. Ve burada güvenliği sağlama konusunda herhangi bir sıkıntımız söz konusu olmaz ama bazı psikolojik bariyerleri aşabilmek için belki zamana ihtiyaç var ama yine de burada istisna olmak kaydiyle illerimizin spor güvenlik kurulları bu konuda, deplasman yasağı konusunda karar alabilme kabiliyetine sahip olacaklardır. Tekrar altını çizerek söylüyorum: “Bunu yaymamak ve istisna olarak tutmak da esastır” değerlendirmesini ortaya koymak istiyorum.
-
Özellikle spor sahaları içerisinde veya tesisleri içerisinde çok fazla sayıda akredite edilmiş kişi var. Bu da bizim kontrol yapma imkanımızı, çok doğal olarak, nicelik ve sayı olarak fazla olduğu için ortadan kaldırıyor. Bu konunun da gözden geçirilmesi hususunda bir değerlendirme ortaya koyduk.
-
Tekrar söylüyorum: Valilerimiz forma giymeyecekler. Emniyet müdürlerimiz forma giymeyecekler. Belediye başkanlarımız forma giymeyecekler. Biz kamunun sorumlularıyız. Bizim görevimiz hem müsabakanın centilmenlik içerisinde geçmesi ve aynı zamanda da seyri hoş ve maçtan çıktığı andan itibaren de herkesin tadı ağzında olan ve genel bir keyif almış biçimde staddan çıkmayı temin edebilmektir. Bizim sorumluluğumuz esas itibariyle budur.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu‘nun açıklamalarından sonra, sporda şiddetin tek sorumlusunun taraftarlar olduğunu iddia edebilir miyiz?