Karar için tıklayın.
KARAR
SAYI : 2023/7934-S.23.12989
BAŞVURU NO : 2023/736
KARAR TARİHİ : 23/06/2023
TAVSİYE KARARI
BAŞVURUYA KONU İDARE : TÜRKİYE BOKS FEDERASYONU BAŞKANLIĞI
BAŞVURUNUN KONUSU : İşçilik alacakları hakkındadır.
BAŞVURU TARİHİ : 13/01/2023
I. BAŞVURANIN İDDİA VE TALEPLERİ
1. Kurumumuza şikâyet başvurusunda bulunan başvuran özetle; Türkiye Boks Federasyonu Başkanlığına karşı işçi alacakları için açmış olduğu davayı kazandığını ve davanın kesinleştiğini, bununla birlikte söz konusu alacaklar için icra talebinin borçlu tarafın kamu kurumu olması sebebi ile reddedildiğini, Türkiye Boks Federasyonu Başkanlığı tarafından mahkeme kararının gereklerinin yerine getirilmesine yönelik herhangi bir işlem tesis edilmediğini belirterek söz konusu mahkeme kararının yerine getirilmesini talep etmektedir.
II. İDARENİN BAŞVURUYA İLİŞKİN AÇIKLAMALARI
2. Türkiye Boks Federasyonu Başkanlığının 18/5/2023 tarihli ve sayılı yazısında özetle; Başvuru konusu hakkında başvuranın vekili ile dostane çözüm için iletişime geçildiği, bütçe imkânları çerçevesinde dostane çözüme yönelik çalışmaların devam ettiği açıklamalarına yer verilmiştir.
III. İLGİLİ MEVZUAT
3. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının;
3.1. “Cumhuriyetin nitelikleri” başlıklı 2. maddesinde; “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir”
3.2. “Mülkiyet hakkı” kenar başlıklı 35. maddesinde; “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.”,
3.3. “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesinde; “Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz”,
3.4. “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40. maddesinde; “Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkanının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir. Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır. Kişinin, Resmî görevliler tarafından vaki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da, kanuna göre, Devletçe tazmin edilir. Devletin sorumlu olan ilgili görevliye rücu hakkı saklıdır.”,
3.5. “Dilekçe, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkı” başlıklı 74. maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkralarında; “(3) Herkes, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkına sahiptir. (4) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bağlı olarak kurulan Kamu Denetçiliği Kurumu idarenin işleyişiyle ilgili şikâyetleri inceler.”,
3.6. “Yargı yolu” kenar başlıklı 125. maddesinde; “…İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür.”,
3.7. “Mahkemelerin Bağımsızlığı” başlıklı 138. maddesinin son fıkrasında; “Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.”,
4. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 17. maddesinde; “hiç kimsenin keyfi olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılamayacağı”,
5. Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı’nın “Mülkiyet hakkı” başlıklı 17. maddesinde; “mülkten yoksun bırakılma sonucunda, zamanında ödenecek adil tazminat” koşuluna,
6. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin “Adil yargılanma hakkı” başlıklı 6. Maddesinin birinci bendinde; “Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir. Karar alenî olarak verilir. Ancak, demokratik bir toplum içinde ahlak, kamu düzeni veya ulusal güvenlik yararına, küçüklerin çıkarları veya bir davaya taraf olanların özel hayatlarının gizliliği gerektirdiğinde veyahut, aleniyetin adil yargılamaya zarar verebileceği kimi özel durumlarda ve mahkemece bunun kaçınılmaz olarak değerlendirildiği ölçüde, duruşma salonu tüm dava süresince veya kısmen basına ve dinleyicilere kapatılabilir.”
7. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 1 No’lu Ek Protokol’ün “Mülkiyetin korunması” başlıklı 1. maddesinde; “Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.”
8. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 28. maddesinin 1. fıkrasında; “Danıştay, Bölge İdare Mahkemeleri, İdare ve Vergi Mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez. …”
9. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun “Adi ve rehinli alacakların sırası” başlıklı 206. maddesinde; “Alacakları rehinli olan alacaklıların satış tutarı üzerinde rüçhan hakları vardır. Gümrük resmi ve akar vergisi gibi Devlet tekliflerinden muayyen eşya ve akardan alınması lazım gelen resim ve vergi, rehinli alacaklardan sonra gelir.
Bir alacak birden ziyade rehinle temin edilmiş ise satış tutarı borca mahsup edilirken her rehinin idare ve satış masrafı ve bu rehinlerden bir kısmı ile temin edilmiş başka alacaklar da varsa bunlar nazara alınıp paylaştırmada lazım gelen tenacübe riayet edilir.
Alacakları taşınmaz rehniyle temin edilmiş olan alacaklıların sırası ve bu teminatın faiz ve eklentisine şümulü Kanunu Medeninin taşınmaz rehnine müteallik hükümlerine göre tayin olunur.
Teminatlı olup da rehinle karşılanmamış olan veya teminatsız bulunan alacaklar masa mallarının satış tutarından, aşağıdaki sıra ile verilmek üzere kaydolunur:
Birinci sıra:
A) İşçilerin, iş ilişkisine dayanan ve iflasın açılmasından önceki bir yıl içinde tahakkuk etmiş ihbar ve kıdem tazminatları dahil alacakları ile iflas nedeniyle iş ilişkisinin sona ermesi üzerine hak etmiş oldukları ihbar ve kıdem tazminatları,
B) İşverenlerin, işçiler için yardım sandıkları veya sair yardım teşkilatı kurulması veya bunların yaşatılması maksadıyla meydana gelmiş ve tüzel kişilik kazanmış bulunan tesislere veya derneklere olan borçları,
…
Bir ve ikinci sıradaki müddetlerin hesaplanmasında aşağıdaki süreler hesaba katılmaz:
1. İflasın açılmasından önce mühlet de dahil olmak üzere geçirilen konkordato süresi.
2. İflasın ertelenmesi süresi.
3. Alacak hakkında açılmış olan davanın devam ettiği süre.
4. Terekenin iflas hükümlerine göre tasfiyesinde, ölüm tarihinden tasfiye kararı verilmesine kadar geçen süre.
Gemilerin paraya çevrilmesi halinde yapılacak sıra cetveli, bayrağına ve sicile kayıtlı olup olmadığına bakılmaksızın bütün gemiler için Türk Ticaret Kanununun 1389 ila 1397. maddesi hükümlerine göre düzenlenir.”
10. 6328 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanununun “Kurumun görevi” başlıklı 5. maddesine göre; “Kurum, idarenin işleyişi ile ilgili şikâyet üzerine, idarenin her türlü eylem ve işlemleri ile tutum ve davranışlarını; insan haklarına dayalı adalet anlayışı içinde, hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden incelemek, araştırmak ve idareye önerilerde bulunmakla görevlidir. …”
Düzenlemelerine yer verilmiştir.
IV. KAMU DENETÇİSİ CELİLE ÖZLEM TUNÇAK’IN KAMU BAŞDENETÇİSİ’NE ÖNERİSİ
11. Başvuranın iddiaları, idarenin konu ile ilgili açıklamaları, ilgili mevzuat ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilerek hazırlanan “Tavsiye Karar Önerisi” Kamu Başdenetçisi’ne sunulmuştur.
V. DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE
A. Hukuka, Hakkaniyete ve İnsan Haklarına Uygunluk Yönünden Değerlendirme
12. Başvuran bir numaralı paragrafta ayrıntılarına yer verilen başvurusunda; adı geçen idarenin iş akdini feshetmesi sonucunda mahkeme kararıyla kesinleşen işçi alacaklarına ilişkin ödemenin yapılarak mağduriyetinin giderilmesini talep etmektedir.
13. Somut olayda dosya kapsamında yer alan bilgi ve belgelerin incelenmesinden; başvuran tarafından açılan dava neticesinde Ankara 7. İş Mahkemesinin 27/1/2022 tarihli ve E:…/… K:… /… sayılı kararı ile davanın kabul edilerek dava konusu işçilik alacaklarının davalı Türkiye Boks Federasyonu tarafından ödenmesine karar verildiği, daha sonra söz konusu alacaklara ilişkin olarak Ankara 15. İcra Dairesinde …/… takip numaralı ilamlı icra takibi başlatıldığı anlaşılmıştır.
14. Anayasa Mahkemesi hukuk devletini tanımlayan kararlarında yargı denetimine ağırlık vermekte ve bu kapsamda 02/05/2013 tarih ve E.2013/44, K.2013/59 sayılı kararında hukuk devletini; “İnsan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, hukuki güvenliği sağlayan, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve kanunlarla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlet” olarak tanımlamıştır. Hukuk devleti ilkesine dayanan bir düzenin kurulması yasama, yürütme ve yargı alanına giren tüm işlem ve eylemlerin hukuk kuralları içinde kalması ve temel hak ve özgürlüklerin anayasal güvenceye bağlanması ile mümkündür. Yürütme ve yasama işlemlerinin hukuka uygunluk denetimini yapacak yargı organının, yasama ve yürütme organları karşısında tam bağımsızlığa sahip olması, yargısal denetimden beklenen yararın gerçekleşmesi için zorunlu koşuldur.
15. Anayasanın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyetinin hukuk devleti olduğu vurgulanmış, Anayasanın 125 ve 138. maddesinin son fıkrasında ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun 28. maddesinde hukuk devleti ilkesi somutlaştırılmıştır. İstisnai durumlar dışında idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açık tutulmuş, sadece idarenin değil yasama ve yürütme organlarının da mahkeme kararlarını hiçbir surette değiştirmeden ve geciktirmeden uygulamasını zorunlu kılmıştır. Söz konusu ilke karşısında, idarenin maddi ve hukuki koşullara göre uygulanabilir nitelikte olan bir yargı kararını aynen ve gecikmesiz uygulamaktan başka bir seçeneği bulunmamakta olup idarenin kararı uygulama yükümlülüğü devam ettikçe, yargı kararının uygulanmamasından doğan sorumluluğu da devam edecektir. (Bkz: Kamu Denetçiliği Kurumunun 2017/5018 Başvuru Numaralı ve 24/10/2017 tarihli Tavsiye Kararı)
16. Anayasa Mahkemesi, mahkeme kararlarının uygulanmasını, yargılama sürecini tamamlayan ve yargılamanın sonuç doğurmasını sağlayan bir unsur olarak ele almakta, yargı kararlarının uygulanmasını “mahkemeye erişim hakkı” kapsamında değerlendirmektedir. Buna göre, yargılama sonucunda mahkemenin bir karar vermiş olması yeterli olmayıp ayrıca bu kararın etkili bir şekilde uygulanması da gerekmektedir. Anayasa Mahkemesinin benzer konulu ihlal kararlarında belirtildiği gibi, Anayasa’nın 138. maddesinin son fıkrasında düzenlenen yargı kararlarının geciktirilmeksizin uygulanması yükümlülüğü, hukukun genel ilkelerinden biri olarak da kabul edilen kesin hükme saygı ilkesinin de bir gereğidir. Bir hukuk sisteminde yargının verdiği ve bağlayıcı olan kesin hüküm, zarar gören taraflardan biri açısından işlevsiz duruma getirilmişse adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerin bir anlamı da kalmayacaktır (Anayasa Mahkemesi’nin 26/6/2014 tarih ve E.2013/1752 sayılı kararı).
17. Anayasa Mahkemesi’nin 03/04/2014 tarihli ve 2013/711 sayılı bireysel başvuru kararında; başvurucular, ilgili Belediye Başkanlığı aleyhine Asliye Hukuk Mahkemesinde açtıkları davalar sonunda tazminatın Belediyeden tahsiline karar verildiğini, Mahkeme kararlarının icrası amacıyla İcra Müdürlüklerinde başlattıkları ilama dayalı icra takiplerine rağmen hükmedilen alacakların ödenmediğini, Belediyenin kamu mallarının haczedilmezliğine dayalı kanun hükümlerine dayanarak ödemeden kaçındığını belirterek, adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir. Başvuru Mahkemece adil yargılanma hakkının ihlali ve mülkiyet hakkının ihlali olmak üzere iki kısımda incelenmiştir. Bu kapsamda “mahkemeye erişim hakkının adil yargılanma hakkının unsurlarından biri olduğu ve bir uyuşmazlığı mahkeme önüne götürme, mahkemece verilen kararın uygulanmasını isteme haklarını da kapsadığı” ifade edilerek yargı kararlarının uygulanması “mahkemeye erişim hakkı” kapsamında değerlendirilmiştir. Ayrıca, Devletin bir kurumu aleyhinde verilen nihai ve bağlayıcı mahkeme kararı ile ortaya konulan borcunu ekonomik kaynak yokluğunu ileri sürerek makul sürede ifa etmekten kaçınamayacağı, bunun adil yargılanma hakkının ihlali sonucunu doğuracağı açıkça ifade edilmiştir.
18. Yine AYM 14/01/2010 tarih ve E.2009/27, K.2010/9 sayılı kararında da; Anayasa’nın 36. maddesinde ifade edilen hak arama özgürlüğü ve adil yargılanma hakkını, yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunmada bulunma hakkı değil, yargılama sonunda hakkı olanı elde etmeyi de kapsayan bir hak olarak tanımlamıştır. Bu doğrultuda adil yargılanma hakkı sadece kişilerin yargı mercilerine erişimi ve yargı süreci ile sınırlandırılmamalı ayrıca verilen yargı kararlarının icrası bağlamında kararların idarece yerine getirilmesini de kapsayarak geniş yorumlanmalıdır.
19. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Sözleşme’nin 6. maddesi kapsamında bir yargı yerine ulaşma hakkının, sadece teorik olarak bu hakkın tanınmasını değil, aynı zamanda o yargı yerinden alınan nihai kararın icrasına yönelik meşru bir beklentiyi de koruduğunu kabul etmiştir (AİHM, Apostol/Gürcistan, B. No: 40765/02, 28/2/2007) Mahkeme, kararların icrası hakkını adil yargılanma hakkının unsurlarından biri olarak kabul etmekte, mahkemeye erişim hakkının, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne götürme ve aynı zamanda mahkemece verilen kararın uygulanmasını isteme haklarını da kapsadığını, mahkeme kararlarının uygulanmasının, yargılama sürecini tamamlayan ve yargılamanın sonuç vermesini sağlayan bir unsur olduğunu, karar uygulanmazsa yargılamanın da bir anlamı olmayacağını belirtmiştir (AİHM, Hornsby/Yunanistan, B. No: 18357/91, 19/3/1997).
20. AİHM Süzer ve Eksen Holding A.Ş./Türkiye kararında, davaya taraf olan kişinin etkin korunması ve hukuka uygunluğun sağlanmasının, idarenin kendisi hakkında verilebilecek nihai yargı kararlarına uymasını gerektirdiği, idarenin, yargı kararını uygulamayı reddediyor veya ihmal ediyor ya da onu uygulamayı geciktiriyor olmasının, davada taraf olan kişinin davanın safahatı süresince yararlandığı Sözleşme’nin 6. maddesinde öngörülen teminatların, her türlü varlık nedenini kaybetmesine yol açacağı vurgulanmıştır (AİHM, Süzer ve Eksen Holding A.Ş. /Türkiye, B. No: 6334/05, 23/10/2012).
21. Öte yandan, Sözleşme’nin 6. maddesi ile Protokol’ün 1. maddesi, devlete, yargı kararlarının uygulanması bakımından etkili bir sistem kurma yükümlülüğü getirmektedir. (AİHM, Fuklev/ Ukrayna, B. No: 71186/01, 30/11/2005) Başvuruya konu somut olayda Mahkeme kararlarıyla idare tarafından iş akdi feshedilen işçinin alacaklarının idareden tahsiline karar verilmiş olup mahkeme kararına dayalı bu alacaklar mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilmektedir. Mahkeme kararlarını uygulamakla görevli idareler, bu kararların uygulanmasını engellemekte ya da geciktirmekte ise bu husus mülkiyet hakkının da ihlali anlamına gelmektedir.
22. Anayasa, İş Kanunu, İcra ve İflas Kanunu ve uluslararası sözleşmeler ile işçinin ücret ve diğer işçilik alacaklarını koruyucu hükümler getirilmiştir. Özellikle sosyal devlet ilkesinin de gereği olarak mevzuatımızda işçilik alacaklarına ayrı bir önem verilmiş ve işçinin haklarının ihlal edilmesi tehlikesini önleyici düzenlemeler yapılarak işçilik alacakları teminat altına alınmak istenmiştir. Bu bağlamda İcra ve İflas Kanunun 206. maddesi uyarınca da “İşçilerin, iş ilişkisine dayanan ve iflasın açılmasından önceki bir yıl içinde tahakkuk etmiş ihbar ve kıdem tazminatları dâhil alacakları ile iflas nedeniyle iş ilişkisinin sona ermesi üzerine hak etmiş oldukları ihbar ve kıdem tazminatları” birinci sıra alacağı olarak hüküm altına alınmış ve böylece icra ve iflas süreçlerinde işçinin korunması ilkesi kapsamında işçilik alacakları diğer alacaklar karşısında öncelenmiştir. Belirtmek gerekir ki; idareye karşı alacaklı olan işçilerin alacak haklarına ulaşamamaları hususu gerek Anayasa gerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde düzenleme konusu edilmiş olan mülkiyet hakkı ile de doğrudan bağlantılıdır.
23. Somut olayda başvuranın iddiaları, idarenin cevabı, ilgili mevzuat, yargı kararları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; idari makamların görevlerini yerine getirirken hukuk devleti ilkesi doğrultusunda hareket etmek zorunda olması, Anayasa’nın 138. maddesi hükmü gereği idarelerin, bağımsız ve tarafsız mahkemeler tarafından verilmiş kararların yerine getirilmesini geciktiremeyeceği, yargı kararlarının uygulanmasının “mahkemeye erişim hakkı” kapsamında değerlendiren ve idare aleyhinde verilen nihai ve bağlayıcı mahkeme kararı ile ortaya konulan borcunu makul sürede ifa etmekten kaçınamayacağı, bunun adil yargılanma hakkının ihlali sonucunu doğuracağına yönelik Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesinin yerleşik içtihatları gereğince ve kişilerin alacaklarını elde etmesini zorlaştıran idari işlem ve eylemlerin kişilerin mülkiyet hakkı kapsamında olan kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkilerini sınırlandıracağından Anayasa’nın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkına müdahale niteliğinde değerlendirildiğinde; mahkeme kararının gereği gibi ifa edilmemesinin hukuka ve hakkaniyete uygun olmadığı kanaatine varılmıştır.
B. İyi Yönetim İlkeleri Yönünden Değerlendirme
24. İyi yönetim ilkelerine 28/03/2013 tarihli ve 28601 mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Kamu Denetçiliği Kurumu Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 6. maddesinde yer verilmiş olup, söz konusu ilkeler yönünden yapılan değerlendirme neticesinde idarenin kesinleşmiş mahkeme kararına rağmen işçi alacaklarını ödemeyerek yargı kararlarını Anayasa ve kanunlara uygun olarak yerine getirmemesi “kanunlara uygunluk” ilkesine aykırı olduğu tespit edildiğinden idarenin bahse konu ilkeye uygun davranması önerilmektedir.
VI. HAK ARAMA ÖZGÜRLÜĞÜNE İLİŞKİN AÇIKLAMA
25. 14/06/2012 tarih ve 6328 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanununun “Dava açma süresinin yeniden işlemeye başlaması” başlıklı 21. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, ilgili idarece tavsiye kararı üzerine 30 gün içerisinde herhangi bir işlem tesis edilmez veya eylemde bulunulmaz ise durmuş olan dava açma süresinden arta kalan sürede Ankara İdare Mahkemesine yargı yolu açıktır.
VII. KARAR
Yukarıda açıklanan gerekçe ve dosya kapsamına göre başvuranın talebinin kabulü ile;
Söz konusu mahkeme kararının yerine getirilmesine yönelik makul sürede işlem tesisi için Türkiye Boks Federasyonu Başkanlığına tavsiyede bulunulmasına,
6328 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanununun 20. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca, idare tarafından bu karar üzerine tesis edilecek işlemin otuz gün içinde Kurumumuza bildirilmesinin zorunlu olduğuna,
Tavsiye Kararının başvurana ve Türkiye Boks Federasyonu Başkanlığına tebliğine;
Türkiye Cumhuriyeti Kamu Başdenetçisi’nce karar verildi.
Şeref MALKOÇ
Kamu Başdenetçisi

Yorumunuzu Paylaşın