Türkiye Eskrim Federasyonu asbaşkanı Mustafa Kalender ile yapılan bir röportajı sizinle paylaşıyorum.

Röportajı okumak için tıklayın!

Mustafa Kalender, röportaj boyunca ilginç yorumlarda bulunmuş. Paylaşayım:

1) “Eskrim neticede, sokakta her isteyenin kolayca oynayabileceği bir futbol, basketbol değildir. Aslında eskrim bir aristokrat sporudur. Altyapı gerektirir.”

Eskrimin aristokrat sporu olarak nitelendirilmesinin sebebi sokakta kolay oynanamaması, altyapı gerektirmesi midir? Sokakta rahatça oynanamayan, altyapı ve malzeme gerektiren diğer sporlar da aristokrat sporu mudur?

Eskrim Türkiye’de aristokrat sporu olarak tanınıyor. Türkiye Eskrim Federasyonu başkanı da bunu daha önce çarpıcı biçimde dile getirmişti. Türkiye’de 8 ailenin eskrimi yönettiğini iddia etmişti. Bilgin’in ifadesi şöyleydi:

Yaptığımız tespitler neticesinde eskrimin beklenen sıçramayı kaydedememesinin arkasında, 8 ailenin ve askerlerin kontrolünde olması yatıyor. Bugüne kadar eskrim federasyonu başkanlığı babadan oğula geçer gibi, bu 8 ailenin dışına çıkmamış ve daha çok askerlerin denetiminde yapılmış. Federasyon mümkün olduğu kadar ‘küçük olsun benim olsun’ düşüncesiyle yönetilmiş.”

Eskrimin aristokrat yapısı bu 8 ailenin icraatlarından kaynaklanıyor olsa gerek.

2) “Kürsüye çıkan öğrencimizin eşofmanı yırtıktı… (burada hem Mustafa hocanın hem bizlerin gözleri nemlendi) Bizim öğrencilerimize oranla epey varlıklı ailelerin çocukları ile yarışıyorduk. Salonda bulunanların kürsüdeki öğrencimize bakışlarını asla unutamam.”

Bu ifadeleri yadırgadım.

Türkiye’de eskrim yapanlar sadece varlıklı ailelerin çocukları mı? Hep böyle olduysa, Mustafa Kalender de varlıklı bir ailenin çocuğu muydu?

Sporcular arasında ayrımcılık yapmanın, başka bölgenin sporcularını hedef göstermenin amacı nedir?

Bu fakir edebiyatı bir süreden beri federasyonun düsturu oldu. Eskrimi geliştirme adına özellikle geçmiş yönetimleri ve üstü kapalı olsa da herkesin anladığı üzere İstanbul bölgesini hedef alan söylemler sık sık tekrarlanıyor.

Bu yaklaşımı doğru bulmuyorum. Bölgecilik yaparken sporcuların maddi durumunu temel almak yanlış sonuçlar doğurur. Bir kere bir bölgedeki bütün sporcular ne zengin ne de fakir ailenin çocuklarıdır. Sporcuların maddi durumu bütünlük arz etmez. Üstelik sporcuları maddi durumlarına göre sınıflandırmak sporculara haksızlık olur.

Ne yazık ki federasyonun bu kıyaslamayı artık sistematik hale getirdiğini görüyoruz. Belli sporcular federasyonun imkanlarından nemalanırken, ailesi dışında kendisine yardım edebilecek kimsesi bulunmayan sporcular haksızlığa uğruyorlar. Belli bir bölge veya kulüpten olmak bile bu ayrımcılık için yeterli oluyor. Oysa aileler çocuklarının bütün ihtiyaçlarını karşılamak zorunda değiller. Federasyonun herkese eşit mesafede olması gerekir.

Mustafa Kalender salonda bulunanların kürsüde yer alan öğrencisine bakışlarını unutamadığını söylemiş. Bu sözler bir antrenöre ait olabilir. Ancak federasyon yetkilisi bu tür laflar etmemeli. Belki sözlerinde haklıdır. Salondaki sporcular yırtık eşofmanlı bir sporcuya kötü gözle, aşağılayarak bakmış olabilirler. Bilemem.

Eğer Mustafa Kalender dediklerinde haklıysa o zaman federasyon büyük bir sorumluluk altına girmiş bulunmaktadır. Bölgeler arasındaki gerilimi, sporcular arasındaki ayrımcılığı sona erdirmek zorundadır. Sporcular arasında iyi ilişkilerin kurulması için çalışmalıdır.

Mustafa Kalender’e sormak istiyorum: Eskrimin yeni başladığı bölgelerde durum nasıl? O bölgelerden turnuvalara katılanlar, sizin sporcularınızın yaşadığı zorluklara, aşağılamalara maruz kalıyorlar mı? Bu konuda ne gibi önlemler alıyorsunuz?

3) Mustafa Kalender, öğretmen kimliğini her zaman ön planda tuttuğunu söylemiş. Bu konu ile ilgili bir anısını paylaşmış. Öğretmen kimliği ile alamadığı randevuyu federasyon  as başkanı sıfatıyla hemen alabildiğini söylemiş. Ve şu vurucu cümleyi söylemiş: “Bana ve öğrencilerimize anlam katan, bizi biz yapan eşofmanlarım değil, takım elbisem ve kravatım itibar gördü.”

Daha önce birçok kez federasyon yöneticilerinin bağımsız ve tarafsız olmaları gerektiğine işaret etmiştim. Bir kulüple organik bağı bulunan kimselerin federasyonda görev almasının doğru olmadığını söylemiştim.

Mustafa Kalender’in yukarıdaki serzenişini okuyunca bu konudaki  görüşüm depreşti.

Antrenörler sadece antrenörlük yapmalı. Bir kulüpte çalışıyorlarsa sadece o kulüpte sporcu yetiştirmeliler. Hem kulüp hem de federasyon yöneticiliği bir arada yürümüyor. Salonda bir sporcuya taktik verip, rakip sporcu aleyhine itirazlarda bulunduktan sonra eşofmanı çıkarıp milli takım ve sporcular hakkında karar almak birbiriyle çelişen davranışlar oluyor.

Bu sözüm ise Mustafa Kalender’e yönelik değil. Yönetim kurulu, teknik kurul ve diğer kurullarda kulüp başkanları, antrenörler bulunuyor. İki gömleği birlikte giymek istiyorlar. Bu durum ise adalet duygusuna zarar veriyor.

4) Mustafa Kalender, federasyondaki görevi sayesinde Çubuk’ta bir uluslararası turnuva düzenlemek istediğini ancak Çubuk’un altyapısının yeterli olmadığını ifade etmiş.

Mustafa Bey’in memleketi için güzel şeyler yapmak istemesini takdirle karşılıyorum. Keşke Çubuk ilçesi istenilen düzeye ulaşsa ve uluslararası turnuvalara ev sahipliği yapabilse!

Ancak bu ev sahipliği, Mustafa Kalender federasyonda iken gerçekleşmemeli. Federasyon yetkilileri kendi memleketlerine yatırım yapılmasını, eskrimde söz sahibi olmasını sağlamak için federasyondaki sıfatlarından faydalanmamalılar.

Bu davranışın benzerini Trabzon ilinde görüyoruz. Eskrimin yeni başladığı Trabzon hem uluslararası turnuvaya ev sahipliği yapıyor, hem de olimpik sporcu yetiştirme programında pilot bölge olarak seçildi. Trabzon’a bu kadar yatırım yapılmasının sebebi ise malum.

Aynı şekilde, Bolu bölgesi de milli takım antrenörlerinden faydalanmıştı. Milli takım antrenörlerinin başka şehirlere giderek sporcu yetiştirdiğine dair haberlere rastlamadık. Belki gözümüzden kaçmıştır.

Federasyon yöneticileri her şehre eşit mesafede durmalılar. Aksi halde, bölgeler arasında denge bozulur. Diğer bölge temsilcileri, kulüpler pastadan pay kapmak için olmadık yollara başvurmaya başlarlar. En tehlikeli ihtimal ise, yönetimin değişmesi durumunda, zamanında federasyon tarafından her türlü imkana boğulan bölgelerin diyet ödemeye başlaması olur.

Umarım federasyon yetkilileri bu konuda adil olurlar.

Mustafa Kalender’in röportajı herkesin kendisine göre ders çıkarmasını sağlayacak nitelikte yoğun içeriğe sahip. Darısı diğer yöneticilerin başına!

Yorumunuzu Paylaşın

SON YAZILAR