Türkiye Eskrim Federasyonu aylardan beri beklenen bir soruşturmayı sonuçlandırdı ve iki milli takım sporcusuna ceza verdi.
Antalya’da düzenlenen Dünya Şampiyonası’na hazırlık kampı esnasında Cansu İnal, Özdem Aslan ve Tuğçe Simay Koç antrenörlerinden izin alarak markete gitmişler. Market dönüşünde milli takım antrenörlerinden Emil Oancea, Tuğçe Simay Koç’un sırt çantasında 4 adet bira ve 2 paket sigara bulmuş.
Bu olay 23 Eylül 2009 tarihinde gerçekleşmiş. Emil Oancea, Nicolae Pop ve Süleyman Karakurt aynı gün bir tutanak hazırlamışlar.
Bu tutanak temel alınarak 12 Ekim tarihinde üç sporcu için idari tedbir kararı verilmiş.
16 Kasım 2009 tarihinde ise milli sporcumuz Cansu Inal hakkında alınan idari tedbir kararının Disiplin Kurulu kararıyla kaldırıldığı duyuruldu. Türkiye Eskrim Federasyonu’ndan yapılan açıklamada İnal ile aynı anda Disiplin Kurulu’na sevk edilen ve idari tedbir uygulanan diğer sporcularımız Özdem Aslan ve Tuğçe Simay Koç hakkında herhangi bir bilgiye yer verilmedi.
Dün federasyon Özdem Aslan ve Tuğçe Simay Koç hakkındaki disiplin kurulu kararını kamuoyu ile paylaştı.
Açıklama şöyle:
“Milli sporcularımızdan Özdem ASLAN; Disiplin Kurulunun almış olduğu 15.12.2009 tarih ve 20 sayılı karar gereği toplamda 16 (onaltı) ay hak mahrumiyeti cezası, Tuğçe Simay KOÇ; Disiplin Kurulunun 15.12.2009 tarih ve 20 sayılı kararı gereği toplamda 6 (altı) ay hak mahrumiyeti cezası almıştır. Ayrıca milli sporcularımızdan Ayşe Cansu İNAL hakkında alınan idari tedbir uygulaması kararı da Disiplin Kurulunun 09.11.2009 tarih ve 18 sayılı kararı ile kaldırılmıştır.“
Bir sporcu hakkında idari tedbir kararı bir ay önce kaldırılıyor. Diğer iki sporcudan birine 16 ay, diğerine ise 6 ay ceza veriliyor.
Üç sporcu hakkında verilen alakasız kararlardan sonra kamuoyu disiplin kurulunun hangi gerekçelerle ceza verdiğini merak ediyor.
Federasyonun söz konusu kararı muhakkak yayınlaması gerek. Nasıl ki idari tedbir kararları tüm detaylarıyla yayınlandı, ceza kararları da kamuoyu ile paylaşılmalı.
Olayı incelediğimde aklıma takılan bazı hususları paylaşmak isterim.
Kamp müdürü, kamp uygulama yönergesine uymayan sporcuları uyarmakla yükümlü. Söz konusu davranışların tekrarı halinde durumu bir rapor ile federasyona bildirmek zorunda. Gerektiği takdirde, teknik direktör ve/veya antrenörle birlikte tutacağı tutanakla sporcunun kampla ilişiğini keser (madde 10/ b. i).
Bu madde saçma şekilde kaleme alınmış. Öncelikle, kamp uygulama yönergesi nedir? Sporcu Gelişim ve Milli Takım Kampları Talimatı dışında ayrıca bir yönerge var mı? Böyle bir yönerge varsa neden federasyonun sayfasında ilan edilmedi?
Yönerge ile kast edilen, talimat ise, bu durumda da sakatlık var. Bu talimat olayların ağırlığı açısından bir ayırım yapmadan ilk talimata aykırılıkta sadece uyarı cezası öngörüyor. Oysa federasyonun disiplin talimatında farklı ve sert yaptırımlar söz konusu. Disiplin talimatında uyarı verilmesini gerektiren haller çok sınırlı belirlenmiş.
Kamp esnasında antrenörler uyarı vermekle yetinmemişler. Üzerine tutanak hazırlamışlar. Madem tutanak hazırlanmış, neden sporcular kamptan atılmamış?
Anlaşılıyor ki, tutanak, hazırlandıktan sonra rafa kaldırılmış. Kimse Dünya Şampiyonası’ndan önce milli takım sporcularını kamptan atmaya, kafile listesinden çıkarmaya cesaret edememiş.
Cesaret mi edemediler yoksa ikili mi oynadılar bilinmez ama söz konusu tutanağa imza atan antrenörler görevlerini ihmal ettiler. Bu da disiplin cezasını gerektirir.
Antrenörlere sormak lazım: Neden söz konusu tutanağı hemen federasyona göndermediniz? Neden Dünya Şampiyonası’nın sona ermesini beklediniz? Yoksa tutanağı ulaştırdınız da Mustafa Kalender mi tutanağı çekmeceye koyup bekledi?
Bu olayın arkasındaki teknik ekip ve yöneticiler hakkında soruşturma açılması gerekiyor. Ceza alan sporcuların ve bunların kulüplerinin bu konuyu gündeme getirmesi ve GSGM’ye şikayette bulunması gerekir. Federasyonlar özerk olabilir ancak GSGM’nin denetimi altındadır. Görevi ihmal ve hatta sahtekarlık söz konusu olduğunda GSGM hiçbir federasyonun gözünün yaşına bakmaz.
Gelelim talimattaki eksiklere… Bu eksikler sporculara ceza verilmesini neredeyse imkansız hale getiriyor.
Kamp dahilinde alkollü içki içmek ve bulundurmak yasak (Kamp Talimatı, madde 17/ç). Peki bunun yaptırımı nedir? Kamuya açık yerlerde, spor alanlarında sigara içmek de yasak. Peki disiplin yönergesinde bunun yaptırımı öngörülmüş mü? Disiplin talimatında ne alkol ne de tütün bulundurma ve kullanmanın yaptırımı düzenlenmiş. Bu durumda, cezası öngörülmeyen bir disiplin suçundan bahsedemeyiz.
Federasyonun disiplin talimatında çok enteresan hükümler bulunuyor.
Talimatın 7’nci maddesine göre, ulusal ve uluslararası esaslara, uygulamalara, spor ahlakına ve etik kurallara aykırı bir eylem bu talimatta tanımlanmamış bir eylem olduğu gerekçesiyle cezasız bırakılamaz.
Bu kural temel ceza prensiplerine aykırıdır. “Suçta ve cezada kanunilik” prensini gereğince suç teşkil eden eylem ve söz konusu eyleme yönelik ceza kanun koyucu tarafından belirlenmelidir. Disiplin hukuku açısından da bu prensip geçerlidir. Türkiye Eskrim Federasyonu, disiplin suçu teşkil edecek eylemleri ve cezaları kapsamlı şekilde belirlemelidir. Talimatta öngörülmeyen olasılıklar için kıyas yoluyla disiplin suçu ve cezası yaratamaz.
Alkol bulundurmak, talimatla yasaklanmasına rağmen, bunun cezası açıkça öngörülmemiş. Sigara bulundurmak ve içmek ise talimatta yer bulmamış. Bu durumda hangi maddeye dayanarak ceza verilmiş olabilir? Akla sadece talimatın 10’uncu maddesi geliyor. “Talimatlara aykırı hareket” başlıklı maddeye göre, federasyonun ana statü ve talimatlarına aykırı hareket eden kişilere iki aydan iki yıla kadar yarışmalardan men cezası verileceği öngörülmüş.
Bu madde de bir garip. Makası çok açık tutmuşlar. İki aydan iki yıla kadar ceza olur mu? Talimatlara her türlü aykırılığı böyle bir torba hükmün içine sokmak kolaya kaçmaktan başka bir şey değil. Sigara ve alkol bulunduran sporcuyla kamp düzenini esaslı şekilde bozan sporcuya aynı ceza mı verilecek?
Sadece alkol ve sigara bulunduran sporcuya 16 ay ceza verilmişse bundan sonra bu davranıştan daha uygunsuz şekilde hareket edenlerin üst sınır olan iki yılla cezalandırılmaları gerekir. Açıkçası, 16 aylık ceza orantısız bir ceza olmuş.
Sporculara market izni veren antrenörün kusuruna da parmak basmak gerek.
Önce talimattaki bir başka saçma hükme değineyim. Kamp talimatına göre, kamp esnasında dışarıdan temin edilen herhangi bir yiyeceğin tüketilmemesi gerekiyor. Peki içecek tüketilebilir mi? Yiyeceği yasak kapsamına alıp içeceği serbest bırakmanın mantığı nedir?
Şimdi olaya dönelim. Teknik komite üyelerinin hazırladığı tutanağa göre, sporcular antrenörlerinden izin alarak ihtiyaçlarını gidermek için markete gitmişler. Peki bu ihtiyaçlar neydi? İçecek ve yiyecek dışında hangi ihtiyaç kamptan çıkmayı gerektirir? Akla sadece bazı özel ürünler geliyor. O ürünlerin alınması için üç sporcuya gerek olup olmadığı, alışveriş için akşam saatinin beklenmesi hususunda şüphelerimiz var.
Bu durumda, antrenör hangi gerekçeyle sporculara market izni verdi?
Bir başka husus ise, sporcuların alkol ve sigara bulundurup bulundurmadıkları… Eğer antrenör otel girişinde sporcuların çantalarını aramış ve bu maddeleri bulmuşsa sporcuların alkol ve sigara bulundurduğundan bahsedilemez. Olsa olsa “teşebbüs”ten bahsedilebilir. Teşebbüs söz konusu olduğunda ise cezanın indirilmesi gerekir.
Peki disiplin talimatında “teşebbüs” hali öngörülmüş mü? Madde başlığına bakarsak, evet! Ama maddeyi incelediğimizde “teşebbüs” halinin düzenlenmediğini görüyoruz. Disiplin Talimatı’nın 42’nci maddesinin başlığı “Vazgeçme ve Suça Teşebbüs”. Maddede ise sadece vazgeçme hali öngörülmüş. Peki teşebbüs nerede?
Açıkçası, federasyonun talimatlarını kaleme alanların hukukçu kimliğinden şüphe ediyorum.
Cezanın ölçüsüzlüğünde bir noktayı dikkatinize sunmak isterim. Kampta sigara ve alkolle yakalanan bir sporcuya yarışmalardan men cezası verilmesi normaldir. Zira, bu davranış, o kimselerin sporcu statüsü ile ilgilidir. Oysa federasyon, sporculara hak mahrumiyeti cezası vermiş. Bu ceza uyarınca, sporcuların yarışmalara katılamaması bir yana, onların hakemlik, gözlemcilik yapması, antrenör olarak resmi işlemler yapması mümkün değil.
Kimse böyle bir cezanın başka bir örneğini gösteremez. Sporcuya hak mahremiyeti cezası verildiği nerede görülmüş? Üstelik 16 ay! Doping alan sporcular bile duruma göre altı ay, bir yıl yarışmalardan men cezası ile kurtulabilirken sadece alkol ve sigara bulundurmaktan ötürü 16 ay ceza verilmesi ve bu cezanın yarışmalardan men cezası yerine, hak mahrumiyeti olarak öngörülmesi federasyonun Özdem Aslan’ı eskrim camiasından silmeyi amaçladığını gösteriyor.
Takım arkadaşının forması ile birkaç maçta görev alan Cemal Nalga’ya verilen cezayı görünce Özdem Aslan’a verilen cezanın kötüniyet ürünü olduğunu iddia etsek abartmış olmayız.
Şimdi federasyonun kararları yayınlamasını bekleyeceğiz. Yayınlamazlarsa zan altında kalırlar. Şu anda kamuoyunda belli bir kesim Özdem Aslan’a verilen cezayı kabul etmiyor. Bu cezanın, başkan Müminhan Bilgin’in kızının önünün açılması için verildiği görüşü telaffuz edilmeye başlandı.
Federasyon bu söylentilere karşı açık davranmalı. Kararları hemen sitesine koymalı.
Sporcuların tepkisi de merak ediliyor. Özdem Aslan’a kesinlikle GSGM Tahkim Kurulu’na başvurmasını öneririm. Ayrıca Facebook gibi sosyal medya alanlarında federasyon hakkında fazla yorum yapmaması onun hayrına olur. Federasyon, başka cezalar verip onun spor hayatını uzun süre askıya alabilir.
Uzun zamandan beri eskrim camiasında bir kamplaşmaya gidildiği göze çarpıyordu. Belli kulüplere karşı sıfır tolerans gösteriliyor ve yıldırma politikası izleniyordu. Bayanlar Kılıç dalındaki skandal kararlar, uygulamalar da iyice ayyuka çıkmıştı.
Federasyon, ceza tehdidiyle terör estirmeye başladı. Sporcular da yalnız kaldılar. Kulüpler ya korku ya da menfaat ilişkisi sebebiyle sporcularına sahip çıkmıyorlar.
Belfast’taki diskalifikasyon skandalı, milli takım seçimlerindeki usulsüzlükler ve Dünya Şampiyonası öncesinde meydana gelen yukarıdaki olay federasyondaki bazı yetkililerin birlikte hareket ettiklerini, birbirlerini kolladıklarını, usulsüzlükleri örtbas etmeye çalıştıklarını ortaya koyuyor.
Bu küçük grubu görünce “sinek de küçüktür ama mide bulandırır” sözünü hatırlıyoruz. Bir baş soğanın bütün kazanı kokuttuğunu ve bu kokunun artık katlanılmaz hale geldiğini camianın önemli bir kısmı görüyor.
Özdem Aslan olayı da federasyonun belli kimselerin kişisel menfaatlerine alet olduğunu ispatladı. Bayanlar Kılıç takımı üyeleri adeta yıldırılmak isteniyor. Yavaş yavaş gelen şikayetler de kılıç dalında hakemlerin hem erkek hem de bayanlarda belli sporcuların kayırıldığını ortaya koyuyor. Hakem unsurunun çok önemli olduğu kılıç branşında bazı hakemlerin nasıl tayin edildiklerini, maçlar esnasında adeta talimat aldıklarını duyuyoruz. Federasyondaki yönetici ve antrenörlere yakın bazı sporcuların el üstünde tutulduklarını, hakemlerin bile onlardan çekindiklerini dile getiren onlarca mesaj ve yorum alıyorum. Zaten görünen köy kılavuz istemiyor.
Bundan sonra ne olacak?
Ne olursa olsun, hiç şaşırmayacağım.
Yorumunuzu Paylaşın