Dünya Şampiyonası için belirlenen aday kadro, her kategorinin ilk sekiz sporcusu arasından seçildi.
Her kategoride klasmana baktığımızda, klasmanların sadece dört turnuva ile oluştuğunu görüyoruz. Bunlardan sadece biri açık turnuva olarak dikkat çekiyor.
Federasyon, açık turnuva ile müsabaka sayısının arttığını iddia ediyordu. Rekabet de yarışma sayısı ile orantılı olarak artacaktı.
Hatta başkan Müminhan Bilgin bu konuda çok iddialıydı. Bilgin, 2007 yılından önce bir Türk sporcunun yılda 5 müsabaka yaptıktan sonra uluslararası yarışmalara katılabildiğini, şimdi ise şampiyonalara gidebilmek için sporcuların 25 müsabaka yapmak zorunda olduklarını ifade etmişti.
Büyükler klasmanında sporcular yılda 5 müsabaka bile görmediler. Yoksa geriye mi gidiyoruz?
Açık turnuvaların klasmana etki ettiğine dair ifade ise yanıltıcı. Birçok turnuvada alınan sonuçlar, katılım azlığından ötürü klasmana yansımadı.
Açık turnuvalarda alınabilecek puanların sınırlı olması ise sporcuların şevkini kırdı. Turnuvalara gidip de puan alamayanlar ise değerli zamanlarını boş yere harcadılar. Her şampiyona için yapılan ve bir işe yaramayan masraflar da sporcuların, kulüplerin omuzlarına yük bindirdi.
Açık turnuvaların düzenlenmesi elbette büyük bir gelişme ancak sistem yanlış. Bu sistemle açık turnuvalardan beklenen fayda sağlanamaz.
Şimdilik açık turnuvaları bölgesel turnuvalar olarak düzenlemekte fayda var. Ankara’da ve İstanbul’da düzenlenen açık turnuvalar dışında kaç turnuvaya onlarca katılım oldu? Bunun üzerinde durmak gerek. Açık turnuvaları bölgesel hale getirirsek, özellikle eskrimin yeni yeni yeşermeye başladığı şehirlerin sporcuları arasında düzenlersek daha faydalı bir işe imza atarız.
Federasyon açık turnuvaları Türkiye çapında yapmakta direniyorsa, sporcuların ilgisini çekecek puanlama sistemini benimsemeli. Açık turnuvaların sayısı da sınırlı tutulmalı. Her isteyen, açık turnuva düzenlememeli.
Açık turnuvaların puansız olması da düşünülebilir. Organizatör kulüpler, hayal güçlerini kullanarak, Batı ülkelerindeki modelleri de nazara alarak ilginç, eğlenceli turnuvalara imza atabilirler.
Açık turnuvalarla ilgili daha önce de yazmıştım: http://eskrimaktuel.com/2008/10/23/acik-turnuvalar-hakkinda-oneriler-2/.
Federasyon, başını kuma gömüp olmadık gerekçelerle yanlışta ısrar etmemesini diliyorum. Biraz da yurt dışına bakıp sistemlerini düzeltmeye çalışmaktan zarar gelmez.
Sayın Bilgin de basına demeç vermeden, federasyonun Internet sitesinde açıklama yapmadan önce gerçeklerin farkına varmalı. Basın araştırıp soruşturmadan her demeci yayınlıyor olabilir. Ancak başkanımız eskrim camiasına karşı sorumlu. Camiasına yalan söylediği izlenimi bir kere doğduktan sonra güvenilirliği sorgulanır. Sayın Bilgin, birçok demecinde, açıklamasında bu yanlışı yaptı. Gerçekleri sakladı, değiştirerek sundu. Kendi federasyonunu övmek için eski federasyonları aşağıladı, kötüledi. Federasyonun diğer yöneticileri de onun izinden gidiyorlar. Kulüp yöneticileri de onlara uydu.
Federasyonun ilk görevi, kendi camiasını yaratmak değil; bütün kulüpleri kucaklayıcı olmaktır. Farklı sesleri dinlemek, büyüklüktür. Onlardan faydalı olabilecekleri uygulamak ise vizyon gerektirir. Federasyonumuz bu vizyona sahip mi? Ne kadar zaman geçerse geçsin, bu soruya bir gün olumlu cevap vermek isterim.
Yorumunuzu Paylaşın